1 Nisan 2015 Çarşamba

Nöropsikoloji Nedir?

Nöropsikoloji, beyninin yapı ve fonksiyonlarının belirli psikolojik olaylarla olan ilişkisini anlamayı hedefleyen psikoloji dalıdır.

Nöropsikoloji bilişsel ve genelde zihinsel süreçlerin sinir sistemi ve özellikle de beyindeki karşılığını inceleyen disiplinlerarası bir daldır. Çağdaş bilimsel çalışmalar zihin ve beynin birbiriyle etkileştiğini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan nöropsikoloji bilimi ve genelde nöropsikolojik yaklaşım tüm canlıların ancak özellikle de insanın anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Nöropsikolojik yaklaşım bir anlamdazihin hakkında bilinenlerin beyin temelinde; beyin hakkında bilinenlerin de zihin temelinde test edilmesini sağlamaktadır. Böylece de karmaşık bilişsel süreçler beyin düzeyinde gözlenebilirlik kazanmakta; beyin alanlarıyla ilişkilendirilen zihinsel süreçler ise 'olsa olsa' yöntemiyle değil de bilimsel verilere dayanarak belirlenmektedir.

Nöropsikoloji biliminde bilişsel süreçler konusundaki bilimsel veriler ise nöropsikolojik testler yoluyla elde edilmektedir. Bu doğası ile nöropsikoloji bilimi bir yandan bilişsel işlevlere ışık tutabilmekte nöropsikolojik testler yoluyla da söz konusu işlevlerin bileşenlerine ayrıştırılması mümkün olmaktadır.
Nöropsikoloji bilimi başlangıç olarak klinik yönelimli disiplinlerarası bir daldır. Bu bilim dalının ana konusu; beyinde tümör enfeksiyon ve metabolik nedenlerle oluşan hasar ve bozuklukların zihinsel süreçlerebilişsel ve duygusal etkinliklere etkisini incelemektir. Bu 'klinik' türden bir nöropsikolojidir ve kapsamındaki temel işlemler; tanı koyma tedavinin etkililiğini değerlendirme ve hastaya özel rehabilitasyon programı oluşturmaktır.

Ancak nöropsikoloji sadece klinik yönü olan bir bilim dalı değildir. Günümüzde nöropsikoloji bilimi; klinik nöropsikoloji uygulamalı nöropsikoloji ve temel nöropsikoloji gibi alt dallara ayrılmaktadır. Klinik nöropsikolojide odak noktasını bedensel bozukluğun yol açtığı zihinsel bozukluk oluşturmaktadır. Temel nöropsikolojide ise bedensel bozukluğun yol açtığı zihinsel bozukluk bir bilgi işleme bozukluğu olarak ele alınmakta ve patolojinin bilgi işleme yönü incelenmektedir. Temel nöropsikolojinin amacı beyin ve zihin ilişkileri üzerinde araştırmalar yapmak ve bu ilişkiler konusunda model ve kuramlara ulaşmaktır. Ayrıcagerek klinik ve gerekse temel nöropsikolojideki en temel ve kritik öge bilişsel süreçlerin güvenilir ve geçerli bir şekilde ölçülmesidir. Bu ise nöropsikolojik testler kullanılarak yapılır. Nöropsikolojik testler ve bunların standardizasyonu temel nöropsikolojinin en temel faaliyetleri arasındadır.

Ayna Ayna, Söyle Bana! : ‘Ayna Nöronlar’ ve İnsanlığın Derin Yanlızlığı

Duygusal bir film seyrettiğimizde neden ağlarız ya da bir futbol maçını izlerken neden heyecanlanırız? Ya karşımızdakilerin duygu ve düşüncelerini nasıl bilebiliyoruz, hiç merak ettiniz mi?
Bu gibi sorulara açıklama olarak ‘empati, beden dili okuma’ vs. gibi cevaplar gelir. Bu açıklamalar yanlış olmasa da kavramsal çerçevesi içerisinde eksik kalmakta ve gerçekte bunun nasıl oluştuğunu açıklamamaktadır. Yapılan yeni araştırmalar buradaki eksik parçaları tamamlar nitelikte.
Bedenimizle bir hareket başlattığımızda beynimizde o harekete ilişkin nöron ağları harekete geçer. Böylelikle o hareketi yapar hale geliriz. Çoğunlukla düşünmeden yaptığımız bu hareketleri daha bebeklikten itibaren deneme yanılma yoluyla sürekli tekrarlayarak ilgili nöral ağ yolunu oluşturarak gerçekleştiririz.
Hareketlerimizi film karelerine bölerek düşünürsek bir kareden diğer kareye geçerken gelecek karedeki hareketi hazırlayan özel nöron grupları vardır. Bu nöronlar sayesinde sonraki hareketi, öncekine kıyasla tasarlayarak hareketimizi sürdürürüz. Bu grubu oluşturan nöronlara ‘ayna nöronlar’ denmektedir.
Karşımızdaki insanları anlamanın ya da seyrettiğimiz bir filmden etkilenmenin kökeninde de bu yapının olduğu düşünülüyor. Bir futbol maçını seyrettiğinizi düşünün. Futbolcunun yaptığı hareketler sizin ayna nöronlarınızı uyarır ve bu uyarımla birlikte beyninizde sanki o hareketleri siz de yapıyormuşçasına bir faaliyet oluşur. Bedenen herhangi bir aktivite içinde bulunmasanız da beyniniz bunu yapıyormuşsunuz gibi davranır.
Böylelikle bir filmde izlediğiniz olayın etkisi sadece seyretmekle sizde de oluşmuş olur. Fiziksel olarak bir şey olmasa da aynı hisleri beyninizde yaşarsınız. Böylece eş duygular ortaya çıkar. Bu nedenle bu nöron gruplarına ‘ayna nöronlar’ denmektedir.
Bir olaydan, durumdan neden herkesin aynı şekilde etkilenmediğinin cevabı da buradadır. Nöronlar arası iletişim ateşleme yoluyla olur. Önceki nörondan gelen uyarı diğer nöronu ateşler. Nöronlar ya hep ya hiç mantığıyla çalışır. Ateşleme olur ya da ateşleme olmaz. Ancak nöronların ateşlenmesi için eşik değerinin geçilmesi gerekmektedir. Eğer karşınızdaki uyaran ilgili nöronun ateşlenmesini sağlayacak eşik değeri geçemez ise ilgili nöron grubu uyarılamaz yani ateşleme olmaz ve uyarana ilişkin bir tepki geliştirmeyiz.
Aslında bu kuramsal açıklama bize empatinin sınırlarını da çizmiş oluyor. Ne kadar empatik olmaya çalışırsak çalışalım tüm her şey bizimle sınırlı kalacaktır. Empati kurduğumuz şeyin bizde yalnızca bir aksi, kopyası ortaya çıkacaktır. Bu da ‘bize ait, bizcesi’ olacaktır. Sonuç olarak aslı gibi yaşamamızın mümkün olmadığı görülmektedir.
Bu durum teorik olarak bizlerin ne kadar yalnız olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor. İnsanlarla ne kadar iletişim içinde olursak olalım bedenlerimizle sınırlanmış varlıklarız. Yaşadığımız hiçbir şey aynıyla karşıya yansımamaktadır. Sadece karşımızdaki için bir uyarı kaynağı oluştururuz ve o da bu uyarıyı kendince tekrarlayarak ’bizi kendisi gibi’ yaşamış olur. Açıkçası bedenlerimize hapsolmuş ve derin bir yalnızlık içinde yaşamaya mahkûm olmuş gibiyiz. Ne de olsa dış dünyanın gerçekliği de beynimizde oluşan elektriksel aktiviteyle ifade bulan şeyden öte bir şey değil, değil mi?
yazar: Hakan Yılmaz

*alıntıdır.
Alıntı yapılan siteye ulaşmak için tıklayınız.

Nöropsikolojik Test Eğitimi


Nöropsikolojik Değerlendirme Aşamaları


                 


Nöropsikoloji, nöroloji ve psikoloji disiplinlerinin ortak paydasında yer alan ve en genel anlamıyla beyin-davranış ilişkisini araştıran bir alandır. Beyin-davranış ilişkisini araştırmanın en bilinen yolu ise, nöropsikolojik değerlendirmedir. Nöropsikolojik değerlendirme çok çeşitli amaçlarla kullanılabilir. Nöropsikolojik değerlendirmenin istenme amaçlarını alt alta sıralayacak olursak:
  1. Ayırıcı tanı
  2. Lezyon lokalizasyonu
  3. Araştırma
  4. Hastanın bakımı ve yaşamının planlanması
  5. Tedavinin etkili olup olmadığının belirlenmesi
  6. Yasal konulara dair bilgi (hastanın iş görebilir olup olmayışı, geçirilen bir kazanın herhangi bir etki bırakıp bırakmadığı gibi) sağlaması
Bazı durumlarda yapılan değerlendirme, bu amaçların bir ya da birkaçını içerebilir. Örneğin hastayı hem tanısal açıdan hem işlevsel açıdan inceleyerek, yasal mercilere bilgi vermek mümkündür. Bu durumda yapılan değerlendirme üç amaca (birinci, dördüncü ve altıncı amaçlar) birden hizmet edebilir. Öte yandan tüm nöropsikolojik değerlendirmelerin hemen hemen yarısından fazlasının tanı amaçlı olduğu belirtilmektedir (Zillmer, Spiers ve Culbertson, 2008). Örneğin bu tür bir değerlendirme, hastanın unutkanlık yakınmasının dejeneratif bir sürece bağlı olup olmayacağını (demans mı değil mi?) öğrenmek amacıyla istenebilir.
Değerlendirmeyi yapacak olan psikolog, bu amaçlara ulaşabilmek için belirli varsayımlar oluşturmalıdır. Nöropsikolojik değerlendirmede oluşturulması beklenen varsayımlar en genel düzeyde şu şekildedir;
  1. Bilişsel işlevlerde bozulma var mı?
  2. Davranışsal açıdan bir bozulma var mı?
  3. Saptanan değişimlerle, beyin hasarı arasında bir ilişki var mı?
  4. Saptanan bozulmalar ne kadar şiddetli?
  5. Kişinin günlük yaşamını sınırlıyor mu? Sınırlanıyorsa düzeyi nedir?
  6. Süreç ilerleyici ya da durağan mı?
  7. Olası tanı ne olabilir? Gidişat nasıl olur?
  8. Kişinin bilişsel, duygusal ve davranışsal açıdan güçlü ve zayıf yönleri neler? Bu yönlerin hastanın günlük yaşamıyla ilişkisi nasıl?
  9. Hastanın hasar ya da kayıplarına karşı tavrı nedir?
Nöropsikolojik değerlendirme, her ne kadar standardize bir işlem gibi görünse de, kişiye özel bir uygulamadır. Kişiye özel olması nedeniyle de, bu varsayım ya da sorulara eklemek istenilen başka sorular olabilir. Öte yandan bazı durumlarda, nöropsikolojik değerlendirmenin yapılması mümkün olmayabilir. Örneğin ani gelişen durumlarda (travma veya felç gibi) genel kural olarak, değerlendirme yapılmaz. Bu gibi durumlarda, hastanın durumu çok çabuk değişebileceğinden ve/veya hasta çabuk yorulabileceğinden, yapılan değerlendirme sağlıklı sonuç vermeyebilir. Böyle durumlarda, hastanın genel durumunu ve kavrayışını değerlendirebilmeye (yönergeleri takip edip edemediği gibi) ilişkin kısa bir değerlendirme yapmak uygun olabilir. Ardından olayı izleyen dönemde (6–12 hafta sonrası) hastanın önceki durumuna dönüp dönmeyeceği sorusuna cevap aramak ya da sürecin nasıl geliştiğini bilebilmek için kapsamlı değerlendirme yapılabilir (Lezak, Howieson ve Loring, 2004).
Nöropsikolojik değerlendirme şu aşamaları içerir:
  1. Bilgi toplama,
  2. Nöropsikolojik testlerin seçimi ve uygulanması
  3. Bulguların değerlendirilmesi, yorumlanması ve raporlaştırılması
  1. Aşama: Bilgi toplama
Bu aşamada, hastaya dair birçok bilgi toplanır. Hastanın eğitimi, mesleği, medeni ya da ilişki durumu ile ilgili bilgiler alınır. Özellikle hastanın eğitimi ve mesleğine (çalışmıyorsa eğer günlük yaşamına, hobileri ya da emekliyse daha önceki işi ile ilgili) dair bilgiler, kişinin hastalık öncesi durumuna dair bilgi verici olduğundan önemlidir. Hastanın tıbbi öyküsü ve şu andaki tıbbi durumu da dosya bilgilerinden ya da değerlendirmeyi isteyen hekimden alınmalıdır. Bu süreçte hastanın içinde bulunduğu risk faktörlerini de öğrenmek gerekir. Vasküler sorunlar, madde kullanımı, toksik zehirlenme, stresli olay ya da uzamış yas durumunun olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Bu gibi durumlarda ayırıcı tanı, bazen bu bilgilerin içinde olabilir.
Yukarıdaki sorulara cevap ararken bir diğer önemli nokta da, hastaya dair gözlemlerdir. Gözlem, psikolojik değerlendirmenin esaslarından biridir. Doğrudan ya da dolaylı gözlemler, en az diğer bilgiler kadar önem taşımaktadır. Hastanın nasıl yürüdüğü, nasıl konuştuğu, nelerden bahsettiği, yeni durumlara ve yeni yüzlere nasıl tepki verdiği, duygusal durumu, konuşulanlara verdiği duygusal tepkilere dair gözlemlerin yanı sıra yakınlarının hastaya dair gözlemlerini de öğrenmek gereklidir.
Bilgi toplama aşamasında, hem hasta hem de onun günlük yaşamını takip edebilen bir yakını ile birlikte görüşülmesi ve her ikisinin ifadeleri arasında tutarlılık olup olmadığını bilmek önemlidir. Bu ayrıca hastanın içgörüsü hakkında da bilgi verir
Tüm bu bilgilere sahip olmak, yukarıda tanımlanan genel varsayımları şekillendirmeye, daha spesifik çeşitli varsayımlar oluşturmaya ve değerlendirme için bir strateji tasarlamaya yardımcı olur. Bu tür ileri düzeyde varsayımları oluştururken, şu soruların cevapları bize yol gösterici olabilir:
  • Hasta ne amaçla (ayırıcı tanı veya araştırma) gönderildi?
  • Yakınmaları neler?
  • Hastaya dair gözlemlerimiz neler?
  • Toplanan bu bilgiler birbirleriyle tutarlı mı?
Tüm bu bilgiler, bize hastaya hangi batarya ya da testlerin uygulanacağı konusunda alt yapı oluşturur.
  1. Aşama: Nöropsikolojik testlerin seçimi ve uygulanması

Değerlendirmeye başlamadan önce, hastaya, kısaca değerlendirmenin amacı ile ilgili bilgi vermek önemli olabilir. Örneğin hastaya birlikte bazı şeyler yapılacağı, bu uygulamanın durumunu daha iyi anlamak adına yapılacağı söylenebilir. Zaman zaman test yapılacağı endişesi ile hastalar gerginliğe kapılabilirler. Böyle bir giriş yapmak, hastanın endişesini azaltmaya yardımcı olabilir. O nedenle, “sizinle birlikte bazı şeyler yapacağız, bunların bazısı kolay, bazısı zor, ancak ister kolay ister zor olsun, siz elinizden gelen gayreti gösterin” türünde bir açıklama hastanın iş birliği göstermesine yardımcı olabilir (Bingöl, 2001, kişisel görüşme). Bazen de hastalar, bir psikoloğa geldikleri için ruhsal açıdan muayene edileceklerini zannedebilirler. Yapılacak işlemin, psikiyatrik muayeneden farklı olduğu vurgulanmalıdır. Bazı durumlarda da hastalar, kendilerine “sınav” yapılacak endişesine kapılabilirler. O zaman da yine, bunun bir sınav olmadığı, sadece durumunu daha iyi anlamak için bu yapılacakların çok önemli olduğunu, en önemli şeyin onun elinden geleni yapması olduğu söylenmelidir.
Değerlendirmenin başlangıcında, hastayı kabaca değerlendirmek amacıyla Mini Mental Durum Muayenesi (MMDM, Folstein, Folstein ve McHugh, 1975) uygulamak, hastanın yeterli olduğu ve olmadığı alanlar hakkında kabaca da olsa bilgi vericidir (Lezak ve ark. 2004). Hastanın puanına göre, kapsamlı bir test bataryasının uygulanıp uygulanmayacağına karar verilebilir. MMDM’nin ülkemiz için belirtilen kesme değerleri eğitimli hastalar için 23–24/30 (Güngen, Ertan, Eker, Yaşar & Engin, 1999), eğitimsiz kişiler için ise 17/30’dur (Ertan ve ark., 1999). Bu kesme değerin altında kalan hastalar için, kapsamlı test bataryalarının uygulanması zor olabileceğinden, uygulamaya devam edilip edilmemesi konusu, değerlendirmenin amacına göre karar verilecek bir konudur.

Psikometrik özellikler

Nöropsikolojik değerlendirmede önemli noktalardan biri de testlerin psikometrik özellikleridir. Değerlendirmecinin uygulanacak testlerin geçerli ve güvenilir olması, paralel formlarının olup olmaması, duyarlık ve özgüllüğüne dair bilgi sahibi olması önemlidir. Geçerlilik, bir testin hangi yapıyı ölçtüğü hakkında bilgi verir. Örneğin Wechsler Bellek Test’inde (Wechsler, 1945; Wechsler, 1987) yer alan bazı görsel alt testler, bellek işlevlerinden çok görsel uzaysal işlevlere dair bilgi vermektedir (Lezak ve ark. 2004). O nedenle uygulanacak testlerin ölçtüğü alanlar hakkında bilgi sahibi olmak, sonuçları yorumlayabilmek açısından oldukça önemlidir. Öte yandan uygulanacak testin hastaya benzer özellikteki (yaş, eğitim, cinsiyet gibi) “sağlıklı” örneklem gruplarının normatif test sonuçlarını ve bu sonuçların zaman içinde tutarlı olduğunu bilmek, değerlendirilen işlevlerin sonuçlarının yorumlanması açısından önemlidir.
Değerlendirmeye başvuran hastaların zaman zaman süreç içinde takip edilmesi gerekebilir. O nedenle testlerin paralel formlarının olması önemlidir. Hastanın her seferinde aynı uyaranlara maruz kalması, öğrenme ya da alışma etkisi yaratır. Hastanın göreve alışması, test puanlarını etkileyeceğinden karıştırıcı bir faktör olacaktır. Bu nedenle kullanılacak test ya da testlerin paralel formların bulunması elverişli olacaktır. Örneğin yakın zamanda Türk Psikologlar Derneği tarafından yayınlanan Öktem Sözel Bellek Süreçleri (Öktem, 2011) testinin üç paralel formu bulunmakta ve hastanın farklı zamanlarda aynı test ile değerlendirilebilmesi mümkün olmaktadır. Ancak bu her zaman olanaklı değildir. Kimi zaman testlerin paralel formları bulunmamakta, kimi zaman da paralel formlara dair normatif veri ya da standardizasyon çalışmaları bulunmamaktadır. Paralel formların bulunmadığı durumlar, değerlendirmede güçlük yaratmaktadır. Böyle durumlarda, öğrenme etkisinin oluşabileceği akılda tutularak, test bulgularını yorumlamak önemlidir. Örneğin 6 ay ara ile arka arkaya yapılan uygulamalarda hastanın göreve alışması beklenebileceğinden, sonuçların aynı çıkması hastanın işlevlerinde bir bozulma olabileceği ya da işlevlerin korunabildiği anlamına gelebilir. Bu sonuca varmak için, en önemli faktör hastanın kendisidir. Bu gibi durumlarda test sonuçları arasındaki puan farkının yanı sıra minimal performans farklarına (geç bitirme, daha kısa cümle kurma gibi) odaklanmak da fikir verici olabilir. Benzer şekilde değerlendirmede kullanılan testlerin duyarlı ve özgül olması da gereklidir. Seçilen testlerin duyarlılık ve özgüllük değerlerini bilmek, hastanın “yanlış pozitif” şekilde değerlendirilmesini önleyecektir (Zillmer ve ark., 2008).

Standardize olmayan değerlendirme teknikleri
Bazı durumlarda hastanın yakınmasına uygun, klasik standardize testler bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda doğaçlama yöntemler geliştirilmek zorunda kalınabilir. Örneğin sağ lezyonlu saf kelime sağırlığı olan bir hastayı kapsamlı biçimde değerlendirmek için bazı doğaçlama yöntemlerin kullanıldığı bir vaka çalışması (Bingöl, Özel Kızıl, Burçluköse ve Kudiaki, 2011) bu niteliktedir. Bu vakada, hastanın hangi becerilerinin korunduğunun ya da bozulduğunun anlaşılabilmesi için çeşitli doğaçlama yöntemler geliştirilmiştir (çalan sesleri ayırt etmesini istemek, birlikte ritim tutmak, dans etmek gibi). Böyle durumlarda kullanılan aracın standardize bir test olmaması nedeniyle hastanın puanının, normatif verilerle karşılaştırması mümkün olmaz, bu da puanların normal, sınırda ya da bozulmuş olarak yorumlanmasını güçleştirmektedir. Öte yandan bu gibi uygulamalar, hastanın durumunu belirlemek için yararlı veya yeni uygulamalar için kaynak niteliğinde olabilir.

Testlerin uygulanması­

Birçok durumda hasta, değerlendirmenin bu aşamada başladığını düşünür. Ancak değerlendirme hastanın randevu sürecinden itibaren başlar ve hastayı uğurlayana dek sürer. Bu aşamada hastanın temel bir test bataryası ya da çeşitli testlerin bir araya toplandığı bataryaların uygulanması ile değerlendirilip değerlendirilmeyeceği kararı önemlidir.

Temel Test Bataryası ya da Toplama Bataryalar: Hangisi?

Temel test bataryası
Nöropsikolojik değerlendirmelerde genellikle temel test bataryaları uygulanır. Temel bataryalar, tüm bilişsel işlevleri (dikkat, görsel-uzamsal ve görsel muhakeme, bellek, öğrenme, sözel işlevler, akademik beceriler, yapılandırma (konstrüksiyon), kavram oluşturma, yönetici işlevler, motor beceriler gibi) kapsar. Bu bataryaların geliştirilme amacı, hastaya doğru tanı koyulması ve hastanın işlevsel açıdan standardize bir biçimde değerlendirilmesidir. Halstead-Reitan Bataryası (Halstead, 1947; Reitan, 1955; Reitan ve Wolfson, 1993) ya da zeka testi olarak bilinen ancak nöropsikolojik değerlendirme açısından da sık kullanılan Wechsler Yetişkinler İçin Zeka Ölçeği (WAIS) (Wechsler, 1955, 1981, 1997a) veya CERAD (Consortium to Estabilish a Registry for Alzheimer’s Disease) (Morris, Heyman, Mohs ve ark., 1989) temel bataryalara örnek verilebilir. Batarya uygulandıktan sonra, hasta kendi yaş, eğitim ya da cinsiyet değişkenlerine karşılık gelen norm grubu ile karşılaştırılarak, performansı değerlendirilir. Bu da, test bulgularının objektif bir şekilde yorumlanmasına ve bulguların ampirik açıdan işe yaramasına olanak sağlar.
Batarya seçiminde hastanın özelliklerinin (güçlü ve zayıf yönleri, işlevsel durumu) yanı sıra görevlerin hastaya uygunluğu da dikkate alınmalıdır. Bu gibi durumlarda hastanın eğitim düzeyi önemlidir. Eğitim düzeyinin, bizim kültürümüzde nöropsikolojik test sonuçları üzerinde önemli bir varyansa sahip olduğu bilinmektedir (Kudiaki ve Aslan, 2007; Kudiaki ve Aslan, 2008). Örneğin WAIS bataryası ortaokul mezunu ve/veya üstü eğitimli kişilere uygulanabilmektedir. O nedenle düşük eğitimli hastalarda bu bataryalar kullanılacaksa bile dikkatli kullanılmalı, hastanın hatalı biçimde bozulmuş sayılmamasına dikkat edilmelidir. Temel bataryaların uygulanmasında, test sonuçlarının normal sınırlar içinde olup olmaması konusu önemlidir. Çünkü sonuçların normal sınırlar içinde olması, beyinde patoloji olmadığı anlamına gelmez. Daha önce de belirtildiği gibi, sonuçlar hastaya ve hastanın koşullarına özgü biçimde değerlendirilmelidir. Diğer yandan söz edilen bataryalar uzun sürebilmektedir. O nedenle Lezak (2004) gerektiğinde (çabuk yorulma gibi) testlerin azaltılması yerine, değerlendirmenin iki ayrı oturuma ayrılmasını önermektedir.

Toplama bataryalar
Temel test bataryalarının uygulanması, zaman, maliyet, düşük eğitim düzeyi gibi çeşitli nedenlerle mümkün olmayabilir. Özellikle psikolog bulunmayan, düşük eğitimli hastaların sık başvurduğu ya da hızlı hasta bakılması gereken merkezlerde bu tür bataryaların kullanılması güç olabilmektedir. Böyle durumlarda değerlendirmenin amaçları, değerlendirmecinin varsayımları ve hastanın koşulları dikkate alınarak çeşitli testler uygulanabilir. Ancak Lezak (2004) bu tür uygulamaların standardize olmadıkları için sorunlu olabileceklerini belirtse de, bugün nöropsikoloji literatüründe bu tür bataryalarla yapılan birçok çalışma ve bu tür çalışmaların replikasyonları bulunmaktadır.
Lezak ve arkadaşları (2004) toplama bataryalara dair iki tür çekinceden söz eder:
  1. Hastanın durumuna dair birçok nokta gözden kaçabilir (örneğin çok hafif bir görsel-uzamsal bozulma ya da motor bozulma gibi).
  2. Hastanın korunan işlevleri hakkında yeterli bilgi edinilemeyebilir.
Bu nedenle özellikle alana yeni başlayan psikologların başlangıçta temel test bataryalarını kullanması, hem bu bataryalar içindeki testlerde ustalaşma, hem de birçok davranışı değerlendirebilme olanağı sunması açısından önemlidir (Lezak ve ark., 2004). Nöropsikoloji alanına yeni başlayan psikologlar bu bataryalar yoluyla, test repertuarlarını genişletebilir, deneyim kazandıkça uygulamalarını çeşitlendirebilirler. Özellikle herhangi bir testi repertuarına katmadan önce, psikolog o testi rahat bir biçimde uygulayıp, yorumlayabildiğinden emin olmalıdır. Bu da deneyim ve bilgi sahibi olmayı gerektirir.
Uygulama ilerledikçe, hastanın görev sırasında verdiği tepkiler, duygusal durumu ve tepkileri, çevresel uyaranlara gösterdiği dikkat gibi etmenler de değerlendirmenin varsayımlarına eklenir. Böylece zihnimizdeki varsayım yeniden şekillenir (demans ya da depresyon, ya da her ikisi de değil, başka bir durum gibi). Uygulama bittiği halde, hastanın durumuna ilişkin yeni soruların oluşması durumunda, daha spesifik testlerin uygulanması amacıyla yeni bir oturum planlanabilir.

  1. Aşama: Bulguların değerlendirilmesi, yorumlanması ve raporlaştırılması
Tüm bu aşamaların sonunda toplanan bilgiler, gözlemler, elde edilen test bulguları bir araya getirilir ve değerlendirilmenin amacı ile değerlendirmecinin varsayımları çerçevesinde tüm bilgiler yorumlanır. Bulgular raporlanana kadar değerlendirme tamamlanmış sayılmaz. Yorumlanan bulgular, iki şekilde raporlaştırılabilir. İlk yol, hekime, sözel olarak bilgi verilmesi, diğer yol ise raporun yazılı olarak sunulmasıdır (Lezak ve ark., 2004).

Rapor yazma

Tıpkı değerlendirme gibi rapor yazma da, çok çeşitli amaçlara yönelik olabilir. Kısa yatak başı muayene raporu, değerlendirilen işlevlerin ve bulguların alt alta sıralanması şeklinde olabilir (Lezak ve ark., 2004). Diğer taraftan değerlendirmenin amacına göre elde edilen tüm bilgileri içeren yazılı bir rapor da hazırlanabilir. Rapor yazarken, hasta ve yakınından toplanan bilgiler, gözlemler ve test bulgularını ayrı bölümler halinde yazmak gerekir. Tüm sonuçların, değerlendirmenin amacına göre yorumlandığı bir sonuç bölümüne de yer vermek önemlidir.

Son Söz
Nöropsikolojik değerlendirme, kendi içinde çeşitli aşamaları içeren bir uygulamadır. Her ne kadar standart aşamaları içerse de, her hastanın veya koşulun kendine özgü olduğu unutulmamalıdır. Öte yandan değerlendirmenin amaçları ve aşamalarına dair bilgiler, değerlendirmeciye bir harita oluşturur. Bu harita, biz değerlendirmecilere karmaşık bilişsel yapılar ve işlevleri hakkında bir rehber sunarak yol gösterir.


 yazar:Çiğdem Kudiaki




*alıntıdır.
Alıntı yapılan siteye ulaşmak için tıklayınız.